Televizyon, 1923 yılında İngiltere’de John L. Baird tarafından icat edildiğinden bu yana, sürekli olarak gelişerek modern toplumun vazgeçilmezi oldu. Televizyonun icadıyla birlikte televizyonculuk, görsel medya gibi sektörler ortaya çıktı. Televizyon kanalları da televizyonlar gibi özellikle son 25-30 yılda kendini oldukça geliştirdi. 1980’lere kadar Türkiye’de evlerden izlenebilen tek kanal TRT 1 iken, 1980’lerde TRT 2 ve 3’ün de yayına girmesiyle bu sayı arttı. 1980’lerde kısmen renkli televizyona geçiş başladı ve 1990 yılında Uzan ve Özal ailesi ortaklığıyla kurulan Türkiye’nin ilk özel kanalı Star TV yayına başladı.
Türk televizyonculuk sektörünün günümüzde geldiği noktada Türkçe olarak 30’un üstünde çizgi filmden haber kanalına, belgesel kanallarına yayın yapan kanal var. Haber, belgesel, çizgi film vb. spesifik alanlara yönelik kanallar hariç diğer tüm kanallarda prime time dizileri yayınlanır. Son yıllarda dizi sektörünün sekteye uğraması ile pek çok dizi reyting kurbanı olup yayından kaldırılıyor ya da beklenen ilgiyi görmüyor. Türk dizi sektörünü sekteye uğratan faktörlerden biri Y ve Z kuşağının yabancı dizilere yönelmesi oldu. Y ve Z kuşağı, internet veya yabancı dizi yayını yapan spesifik kanallarda daha fazla vakit geçirir oldu. Bilinen bir gerçek var ki, Y ve Z kuşağı üzerinde Türk dizi sektöründe Game of Thrones, Sherlock, Doctor Who dizileri kadar bağımlılık yapacak projeye nadir rastlanıyor. Bu durum da izleyicilerin yabancı dizilere eğilimini artırdı.
Ancak geçtiğimiz yılın son çeyreğinden beridir, Türk televizyonculuğunda yurt dışında muadili NETFLIX olan yeni akım başladı: İnternet televizyonculuğu. Doğan Holding’in teşebbüsüyle kurulan Blu TV’nin başlattığı bu uygulamaya Doğuş Grubu Puhu TV ile katıldı. İnternet kanalı olan bu iki internet sitesinde, kısa ve uzun dönem, izleyenlerde yabancı serilerin izlenimini bırakan projeler gerçekleşiyor. Blu TV izlenmesi ücretli bir kanal olmasına rağmen, Masum isimli dizisi beklenen ilgiyi gördü ve izleyicilerden beğeni topladı. Puhu TV ise internet televizyonculuğuna 31 Mart’ta ilk bölümünü yayınladığı ve Azra Kohen’in aynı isimli kitabından uyarlama Fi ile başladı. Yayından sonraki ilk 50 saatte 3,5 milyon izlenme sayısı alan Fi, hem senaryosu hem de oyuncu kadrosuyla büyük beğeni topladı. İlk 3 bölümü yayınlanan ve şimdiden 4.bölümü beklenen Fi, pek çok televizyon dizisinden daha büyük rağbet görüyor. Dizinin sosyal medya hesapları da içerik pazarlamasını doğru biçimde uygulamakta-şimdiden Instagram’da yaklaşık 54 bin, Twitter’da yaklaşık 7 bin takipçileri bulunuyor- ve izleyicilerin dikkatini sosyal medyada da dizinin üstüne yoğunlaştırıyor.
Fi’nin bir diğer önemli özelliği de Vodafone tarafından finanse edilmesi. Vodafone’un bu internet dizisiyle sponsorluğun da ötesine geçerek adeta diziyi sahiplendiğini gördük. Böylece önemli markalardan birinin çok büyük hacimli ve uzun soluklu bir içerik pazarlaması faaliyetine başladığına da tanık olduk.
Bu iki internet kanalının televizyon kanallarıyla dizi sektöründe yarışa girdiği söylenebilir. Bu yarışta galibin internet dizilerinin televizyon dizilerine galip gelip gelmeyeceğini söylemek için henüz erken olsa da, sektöre başarılı bir giriş yaptıkları kabul edilen bir gerçek. Rekabet ortamında neler olacağını gelecek aylarda göreceğiz.