Her şey hiçbir şey…

Nesteren Şencan Görgülü

Geçtiğimiz yazıda, KOBİ’lerin ülke ekonomisi içerisinde sahip olduğu payı somut rakamlarla ortaya koymuş ve daha epey süreceğini beklediğimiz ekonomik durgunluk ve krize göğüs gerebilmek için de KOBİ’lerin “pazarlama odaklı bakış açısı”na sahip olması gerekliliğinden bahsetmiştik. Bu gerekliliği, insan unsuru açısından ele alarak KOBİ çalışanlarının, firmanın pazarlama başarısına etkisini anlamaya çalışalım.

Ulusal ya da uluslararası büyük ölçekli firmalarda, kusursuz işleyen güçlü bir sistem kurulmuştur. Sistem içerisinde yer alan tüm insan unsurlarının detaylı iş tarifleri yapılarak her bir iş için yetkinlikler ve performans kriterleri belirlenmiştir. Çalışana karşı şirketin çıkarlarını koruyacak önlemler de en üst düzeydedir. Çalışanın bu kuşatılmışlık içerisinde işini yanlış yapması zaten mümkün değildir. Kimse ondan iş tarifinin ötesinde bir yaratıcılık da beklemez. Bu nedenle çalışan, işinden ayrıldığında hemen hiçbir şey aksamaz. Büyük firmalar kişilerden bağımsız olarak kurdukları bu sistemle gurur duyarlar. Çünkü bu durum kurumsallaşmanın ta kendisidir!

Richard Sennett

Amerikalı sosyolog Richard Sennett, “Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri; Karakter Aşınması” adlı kitabında sanırız tam da böyle bir durumdan bahseder; yeni kapitalizmin geldiği noktada bireyler, organizasyonlar için “her an vazgeçilebilir unsurlar” haline getirilmiştir. Bu durum, bireyde “ben ne işe yarıyorum, bana kim ihtiyaç duyuyor” sorularıyla ilgili anlamlı ve doyurucu bir karşılık vermez. Çünkü, organizasyonla birey arasında karşılıklı ihtiyaç durumu ortadan kalkmıştır. Çalışan kendini önemli ve başkaları için de yararlı birisi olarak algılamamaktadır. Sonuçta kayıtsızlık, güvensizlik, kuşku ve kaygı duyguları bizzat organizasyonlar tarafından bireylere aşılanmış olmaktadır.

Oysa ki, KOBİ’lerde durum pek de kurumsal firmalardakine benzemez. Buralarda çalışanlar, firmalarına karşı güçlü bir aidiyet duygusu taşımakta ve kendilerini firma için vazgeçilmez görmektedir. Kendileriyle ve yaptıkları işle gurur duyarlar. Kendileri olmazsa yaptıkları işin kesinlikle yapılamayacağına inanır ve yaptıkları işin üstüne kendilerinden bir şey katarlar. Bu nedenle de kendilerini çok önemli hissederler. Firmada ortak yaşamanın gerektirdiği tüm işler de, severek ve isteyerek hep birlikte yapılır. Bu tür çalışanlarla muhatap olmak, müşterileri son derece memnun eder ve çalıştıkları firmayı başarılı görüp ona saygı duyarlar…

Yukarıda anlatılan durum keşke tüm KOBİ’lerimiz için geçerli olabilse! Ama maalesef sadece başarılı olarak kabul edilen KOBİ’ler için geçerli. Sennett’in karakter aşınması tarifine inat, başarılı KOBİ’lerin sahipleri, çalışanlarıyla karşılıklı güven esasına dayalı ve uzun soluklu ilişkiler kurar. Bu firmalarda on yıl ve üstünde çalışan ve hatta firmadan emekli olanların sayısı oldukça fazladır.

Pazarlama odaklı bakış açısı” dediğimiz de zaten budur. Firmanın sürdürülebilir karlılığı yakalayabilmesi, yani varlığını sürdürebilmesi için, işlerinin merkezine insanı koyabilme becerisi. Başarılı KOBİ’lerin yaptığı gibi, meseleye “çalışan her şeydir” gözüyle bakabilmek.

Aslında KOBİ’ler için başarı meselesi bu kadar basit Ama basit olan da en zorudur. Ancak mutlaka da üstesinden gelinmesi gerekir. Çünkü hayatta kalmak gittikçe zorlaşıyor!