2012 yılının en önemli 12 tüketici trendi -1

Daha önceki yıllarda olduğu gibi, 2012’de de kimi markalar kendilerini uçurumun kıyısından aşağı bakar bulurken, diğerleri başarıdan başarıya koşacak. Uluslararası tüketici trendlerini izleyen Trendwatching.com önümüzdeki on iki ay boyunca mutlaka dikkate alınması gereken en önemli 12 tüketici trendini biraraya getirdi. Her yıl  Trendwatching’in yıllık trend raporunun geniş bir özetini yayınlardık, ancak bu yıl Trendwatching’in Türkçe yayına başlaması nedeniyle Türkçe yayınladığı trend raporunu  sizlerle  aynen paylaşıyoruz.

1. Kırmızı Halı (Red Carpet)
2012’de dünyanın her yerindeki işletmeler Çinli müşterilerine ekstra ilgi ve alaka göstererek onları çok özel servis ve fırsat yağmuruna tutacaklar.

Çin’in dünyanın yeni imparatoru olduğu konuşulmaya başlandığından beri, rekabet yarışında geriye düşen şirketlerden, tökezleyen uluslara ve hatta para sıkıntısı çeken para fonlarına kadar herkes Çinlilerden medet ummaya başladı. Hal böyleyken şu sıralar gittikleri her yerde Çinli politikacı ve CEO’ların ayaklarının altına kırmızı halılar serilmesine şaşırmamak gerekir. İşte 2012’nin global tüketim arenasında da bu durumun yansımasını göreceğiz: dünyanın her yerindeki mağaza, havayolu, otel, eğlence parkı ve müzelerin, neredeyse şehirlerin tamamının, Çinli müşterilere aşırı ilgi ve itibar gösterdiği, onları kişiye özel hizmet ve avantaj yağmuruna tuttuğu bir yıl bizleri bekliyor.

Birkaç istatistik:

  • 2011’in ilk yarısı itibariyle Çin vatandaşları 30 milyondan fazla yurt dışı seyahati gerçekleştirdi. Bu oran 2010 yılı ile karşılaştırıldığında seyahat sayısında %20’lik bir artışa denk geliyor. Karşılaştırma yapmak adına, 2010 yılının tamamında Amerikan vatandaşları sadece 37 milyon yurt dışı seyahati gerçekleştirmişti. (Kaynak: Çin Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Temmuz 2011; Seyahat ve Turizm Endüstrisi Bürosu, Eyül 2011).
  • Ve bu sadece bir başlangıç: The World Tourism Organization’un (Dünya Turizm Organizasyonu) yaptığı tahminlere göre 2020 yılı itibariyle Çin’den ülke dışına yapılacak toplam seyahat sayısının 100 milyona ulaşması bekleniyor.

RED CARPET (VEYA TURUNCU VEYA YEŞİL HALI) trendinden olumlu etkilenmesi beklenen diğer milletler arasında Hintliler ve Brezilyalılar da var. İşte birkaç örnek:

  • Hilton Hotels Worldwide (Hilton Oteller Zinciri) Temmuz 2011 itibariyle Çinli ziyaretçiler için özel olarak tasarlanmış olan “Hilton Huanying” (Çince “hoşgeldin”) adlı hizmet programını hayata geçirdi. Şu anda dünyanın çeşitli bölgelerindeki 30 Hilton otelinde verilmekte olan hizmet programı kapsamında Çinli ziyaretçilere özel asistanlık hizmeti veriliyor. Sunulan hizmetler arasında, ana dilde check-in yapma imkân, odalarda Çince hoşgeldin mektubu, Çin çayı servisi, terlik ve Çince televizyon kanalları gibi özel hizmetler var. Ayrıca oteller Çinli misafirlere congee, dim sum ve kurutulmuş noodle’dan oluşan özel menülü bir açık büfe kahvaltı da sunuyor.
  • Londra’nın ünlü mağazası Harrods’ın personel kadrosunda Çince konuşan 70 kişi bulunmakta. Ayrıca mağaza içinde 75 China UnionPay ödeme noktası var. Paris’teki Printemps mağazası da benzer bir anlayışla Çinli turist grupları için özel bir giriş kapısı tahsis etti ve mağazaların yerleşimini gösteren Çince haritalar hazırladı.
  • Avustralyalılar önümüzdeki üç sene boyunca ülkelerinin zengin Çinli turistlere lüks seyahat destinasyonu olarak tanıtımında kullanılmak üzere 30 milyon USD pazarlama bütçesi ayırdı. Avustralya Turizm Ofisi şu anda 13 şehirde yürütülen kampanyayı, 2020 itibariyle 30’dan fazla şehire taşımayı hedefliyor.

2- Kendi sağlığını kendin koru (DIY Health)

2012’de kendin-yap konsepti ‘sağlık’ alanına taşınıyor: Yeni çıkan uygulama ve cihazlar tüketicilerin kendi sağlık durumlarını takip edip, idare etmelerine olanak sağlayacak.

Kendin-yap trendi 2012’de de hız kesmiyor. Tüketiciler için iki tür kendin-yap var: tüketicilerin (çoğunun!) nefret ettiği birinci tür ve bayıldıkları ikinci tür. İşte 2012’de, teknolojik gelişmelere paralel, tüketicilerin sevdiği bu ikinci türden sayısız yenilikçi kendin-yap tarzı ürün ve hizmet göreceğiz. Bu tür ürün ve hizmetler tüketicilerin kontrolde olma arzularını karşıladığı için de çok seviliyorlar. Bugünlerde her alanda yenilikçi kendin-yap örneğine rastlamak mümkün olsa da (Amsterdam Schiphol Havaalanı’ndaki kendin-yap bagaj check-in’ini incelemenizi öneririz), biz 2012’nin en önemli trendlerini özetlediğimiz bu bültende sağlık alanındaki kendin-yap uygulamalarına odaklanacağız. Zira piyasaya, hastalıkları önlemek, sağlık durumlarını tetkik etmek, geliştirmek, takip ve idare etmek konularına önem veren tüketicilerin kullanımına yönelik sayısız sağlık uygulaması ve aleti çıkmış durumda. Şu anda, Apple’ın App Store’unda toplam 9,000 adet mobil sağlık uygulaması satılmakta (1,500’e yakın kardiyo fitness uygulaması, 1,300’ün üzerinde diyet uygulaması, 1,000’in üzerinde stress önleme ve rahatlamaya yönelik uygulama ve 650’den fazla kadın sağlığına yönelik uygulama) ve bu sayının 2012 ortasında13,000’lere ulaşması bekleniyor (Kaynak: MobiHealthNews, Eylül 2011).

Tüketicilerin kendi sağlık durumlarını takip etmelerinin olumlu sonuçları arasında bu sayede gereksiz hastane ve doktor ziyaretlerinin önüne geçilmesini ve doktorların sağlık durumu gerçekten gözlem altında tutulması gereken hastaların bilgilerine uzaktan kolayca erişerek olası değişikliklerden anında haberdar olmalarını sayabiliriz.

Birkaç istatistik daha: araştırma şirketi Technavio 2010 yılında 1.7 milyar USD büyüklüğünde olan global mobil sağlık uygulamaları pazarının 2014 yılı itibariyle 4.1 milyar USD büyüklüğe ulaşmasını bekliyor. Peki 2012’de müşterileriniz için, sağlık durumlarını iyileştiremeseniz bile, hayatlarını kolaylaştırmak için siz neler yapabilirsiniz? İşte size fikir verebilecek birkaç örnek:

  • Kasım 2011’de piyasaya çıkan Jawbone’un Up’ı bileğe takılan ve kullanıcının hareket, yemek ve uyku düzenini takip eden bir alet. Özel iPhone uygulamasıyla senkronize çalışarak, kullanıcı uzun süre hareketsiz kaldığında titreşimle uyarı gönderiyor, kullanıcı arkadaşlarıyla yarışabiliyor ve belli hedefleri gerçekleştirdiğinde gerçek ödüller kazanma şansı elde ediyor.
  • Etkileşime dayalı bir sırt ağrısı çözüm uygulaması olan Pain Free Back (Ağrısız Sırt), kullanıcılardan bazı temel soruların yanıtını aldıktan sonra onları sırt ağrılarının kaynağını tespit etmeye yönelik aşamalı bir teşhis sürecinden geçiriyor. Teşhisin ardından çeşitli egzersiz önerileri yapıyor.
  • Play It Down uygulaması kullanıcının işitme seviyesini test etmesine imkân tanıyor. Uygulama arkadaşların kendi aralarında en yüksek frekansı kimin duyacağı konusunda yarışabilecekleri ‘The Ear Knob’ (Kulak Tokmağı) veya ses yüksekliğini desibel cinsinden ölçen ‘The Volume Zone’ (Ses Kuşağı) gibi kullanıcıyla etkileşime dayalı pek çok özelliğe sahip.
  • Digifit Ecosystem aktif hayat tarzına sahip bireylerin kullanımına yönelik bir Apple uygulama takımı. Kalp atış hızını, sıklığını, temposunu, gücünü ölçebiliyor. Datası Training Peaks ve New Leaf gibi egzersiz sitelerine yüklenebiliyor ve buralardan idare edilebiliyor.
  • Withings’ Blood Pressure Monitor (Withings Tansiyon Ölçüm Aleti) iPad, iPhone veya iPod Touch’a bağlanarak kullanıcının tansiyonunu ölçüyor. Tansiyon bilgisi doğrudan bir doktora gönderilebileceği gibi istenilirse internette de (kişiye özel olarak) yayınlanabiliyor.
  • Skin Scan (Deri Tarama) uygulaması, cilt kanserinden korunmak amaçlı, kullanıcının vücudundaki benleri tarayıp, zaman içinde takip etmesine imkân veren bir uygulama. Kullanıcıyı bir doktora ya da dermatoloğa görünmesinin faydalı olabileceği durumlarda uyarıyor.
  • Lifelens sıtmayı teşhis eden bir akıllı telefon uygulaması geliştirdi. Uygulama (parmak ucundan kolayca alınan) bir damla kan örneğinin büyütülmüş imgesini inceleyerek sıtma parazitini teşhis edebiliyor.
  • Amerikalı otomobil üreticisi Ford Ekim 2011’de üç yeni araba-içi sağlık takip uygulamasının tanıtımını yaptı. Ford tarafından geliştirilen SYNC Applink yazılımıyla bağlantılı çalışan bu mobil uygulamalar, sürücülerin şeker hastalığı, astım ve saman nezlesi gibi kronik sağlık problemlerini araba kullanırken takip altında tutmalarına imkân sağlıyor.

  • Amerikalı reklam ajansı SapientNitro Temmuz 2011’de, sigara içenlere sigaranın ciğerlerine verdiği zararı göstermek için geliştirdiği Lungs (Ciğerler) adında bir zenginleştirilmiş gerçeklik uygulamasının tanıtımını yaptı. Kullanıcı yaşı, günde kaç tane ve kaç yıldır sigara içtiği gibi bilgileri girdikten sonra uygulama bu bilgilere göre kişinin ciğerlerinin görüntüsünü ve ‘eski haline dönmesi için gereken süre’ istatistiğini üretiyor.
  • DIY Health örneklerinin sayısı her geçen gün artıyor: AT&T Ekim 2011’de, yakında kullanıcının (kalp atış hızı ve tansiyon gibi) hayati göstergelerini ölçümleyip bu değerleri bir internet sitesine yükleyen giysi satışına başlayacağını duyurdu. Yardım kuruluşu X Prize Foundation ise tüketicilerin kendi hastalıklarına kendilerinin teşhis koymasına yardımcı olan en iyi mobil alete verilecek olan 10 milyon $’lık ödüle sponsor oldu.

3. Pazarlığın şıklığı (Dealer Chic)

Tüketiciler için bir gurur ve statü kaynağı haline gelen en iyi fırsatlardan yararlanmak arzusu hızla bir hayat tarzına dönüşüyor.

Bugün artık indirim fırsatlarını takip etmek milyonlarca tüketicinin günlük hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Evet, markalar tüketicilere her gün daha yeni ve daha inovatif promosyon ve fırsat teklifleri sunmaktalar. Ancak asıl önemli değişim tüketicilerin bu fırsatlara karşı gösterdikleri tutum ve tepkilerde.

Tüketiciler fiyat indirimi ve hediye gibi avantajlardan her zaman hoşlanmışlardır. Ancak artık indirim peşinde koşmak veya pazarlık yapmak eskiden olduğu gibi saklanacak bir şey olmaktan çıkıp, toplum tarafından onaylanan, neredeyse takdir edilen bir davranış haline geldi. Aslına bakarsanız, günümüzde tüketiciler için fırsatları takip etmek salt ekonomi yapmanın ötesinde bir şeye dönüşmüş gibi: heyecan, kovalamaca, kontrolde olmak, uyanıklık etmek ve bu sayede statü elde etmek gibi kavramların ön plana çıkması, fırsatlardan yararlanmayı aynı zamanda bir statü kaynağı haline de getiriyor. İşte DEALER-CHIC trendinin 2012’de daha da önem kazanacak olmasının ardındaki nedenlerden sadece üçü:

  • DAHA AZ PARAYA DAHA ÇOK DENEYİM: Gelişmiş ülkelerdeki nüfusun şu sıralar harcamak için geçmişe kıyasla daha az parası olabilir, ama bu durum dünyanın neresinde olursa olsun tüketicilerin hep daha fazla deneyim peşinde koşmaya devam edeceği gerçeğini değiştirmiyor.
  • ARACININ CAZİBESİ: Tüketiciler şu anda fırsatlardan haberdar olmak, fırsatlardan yararlanmak ve fırsatları diğerleriyle paylaşmak için yeni (dolayısıyla onlara sonsuz derecede heyecan verici ve çekici gelen) teknolojileri kullanmaktalar.
  • İYİNİN DE İYİSİ: Tüketiciler mobil ve online erişim sayesinde sadece fırsatların kendisine değil, söz konusu ürün ve hizmetlerden daha önce yararlanmış tüketicilerin değerlendirmelerine de anında erişebiliyor. Bu sayede tüketiciler ödedikleri para karşılığında iyinin de iyisi bir ürün veya hizmet aldıklarından emin olabiliyorlar.

Peki sırada ne var? Daha da geniş bir ‘fırsat eko-sistemi’, daha çok kişiselleştirme, daha fazla sadakat programı, pazarladıkları ve sattıkları herşeyin fırsatlardan etkilenmeyecek kadar harika ve benzersiz olması için markaların üzerinde daha çok baskı. Birkaç örnek:

  • Amerika, Chicago’daki National Louis University Eylül 2011’de bir dersi günlük fırsat sitesinde satışa çıkaran ilk eğitim kurumu oldu.
  • Notikum Singapurluların yakın çevrelerindeki fırsatları gerçek zamanlı olarak ulaşmasına yardımcı olan lokasyon temelli bir uygulama. Fırsatları “Alışveriş”, “Yemek” ve “Eğlence” olarak kategorize ediyor.
  • Daitan (Brezilya’da Japon otomobil markası Honda’nın ikinci el arabalarını satan bir araba bayisi) müşterilerine dükkanında satışta olan arabalar için fiyat teklifi verme hakkı tanıyor. Müşteri ödemek istediği fiyatı internet sitesindeki “Faça sua Oferta” (“Teklifini Yap”) sayfasında belirtiyor, teklifi kabul edilirse satışı gerçekleştirmek üzere Daitan’ın satış ekibi kendisiyle temasa geçiyor.
  • American Express Temmuz 2011’de Link-Like-Love adında bir sosyal ticaret programı başlattı. AMEX kart sahiplerine ücretsiz olarak hizmet veren program, bu kişilerin beğenilerine, ilgi alanlarına ve sosyal ağlarına bakarak onlara uygun fırsat ve deneyim önerilerinde bulunuyor.

 4. Eko-dönüşüm (Eco-Cycology)
Geri dönüşüm konusunda sırada ne mi var? Markaların ürettikleri ürünleri tamamen geri almaları (ve bu ürünleri sorumlu bir şekilde ve yenilikçi yöntemler kullanarak geri dönüştürmeleri).

Kriz dönemlerinde, ekonomik öncelikler ekolojik endişeleri geri plana itse de, sürdürülebilir hayat tarzı arayışı önümüzdeki yıllar boyunca acil çözüm gerektiren en önemli konulardan biri olmayı sürdürecek. 2012 listemiz için (çokları arasından) bir tane ‘yeşil’ trend seçtik: markaların eski ürünleri müşterilerinden geri alıp, bunları faydalı bir şeye dönüştürmelerini anlatan ECO-CYCOLOGY trendi.

Geçtiğimiz günlerde yayınladığımız RECOMMERCE bülteninde de sözünü ettiğimiz gibi, tüketiciler geçmişte satın almış oldukları malların sadece mali değil aynı zamanda yapım malzemesi ve ekolojik anlamlarda da bir değer taşıdığının bilincine varmaktalar. İşte size markanızın ekolojik veya cömert damgasını vurmanız için bir fırsat. Biz bu mega geri dönüşüm fenomenine ‘ECO-CYCOLOGY’ ismini verdik. Ortaya çıkış sebebi ister şirketlerin yeni çıkan çevre koruma kanunlarına* uyma zorunluluğu olsun, ister markaların insafa gelip nihayet doğru yolu bulması sayesinde olsun (evet, bazen oluyor) bu programlar tüketicilere 2012’de geri dönüşüme katkıda bulunmamak için bahane bırakmayacak gibi görünüyor.

* ECO-CYCOLOGY sadece markaların önderliğinde gelişen bir girişim değil; Amerika’da konunun önemini kavrayan birçok şehir ve eyalet (örneğin San Diego, Seattle ve San Francisco) kendi geri dönüşüm yasalarını çıkarttı. Aynı şekilde Avrupa Birliği Parlamentosu geçtiğimiz günlerde elektronik çöplerin imhası konusunda, 2012’de üye ülkelerin, şehirlerde yaşayan nüfuslarından, kişi başına 4 kilo e-atık toplamasını ve 2016 yılına kadar elektronik atıklarının %85’ini işlemden geçirmiş olmalarını mecbur kılan sert yasa tekliflerini onayladı.

Örnekler:

  • Amerikalı outdoor markası Patagonia düzenlediği Common Threads Initiative kampanyası kapsamında daha önce mağazalarından satın alınıp ‘kullanım ömrünü’ tamamlamış olan tüm ürünleri yeni bir kumaş ya da ipliğe dönüştürmek üzere iade aldı. Şirket kampanya kapsamında bugüne kadar 45 ton ürün topladığını ve geri dönüşümle 34 ton yeni giysi ürettiğini açıkladı.
  • Nike Reuse-A-Shoe (Ayakkabıları Yeniden Kullanma) programı kapsamında müşterilerinden eski Nike ayakkabılarını topluyor. Üretim sürecinden artan parçalar da biriktiriliyor. Bir araya getirilen ayakkabı ve parçalar kesilip ayrıldıktan sonra öğütülerek Nike Grind denilen bir materyalin içine karıştırılıyor. Üretilen son malzeme atletizm ve oyun parkı yüzeylerinde ve bazı Nike ürünlerinin yapımında kullanılıyor.
  • Nisan 2011’de Fransız güzellik ürünleri markası Garnier, merkezi Amerika’da olan çevre koruma yardım kuruluşu Terracycle ile beraber Personal Care & Beauty Brigade (Kişisel Bakım ve Güzellik Ekibi) programını yürütmeye başladı. Ekip Amerika’yı şehir şehir dolaşarak her tür kişisel bakım ve güzellik ürününü tüketicilerden ücretsiz olarak toplayıp geri dönüşümünü gerçekleştirdi. Katılımcılar ambalajların geri dönüşümüne bizzat eşlik edebiliyordu (karşılığında puan ya da para kazanıyorlardı). Biriktirilen ambalajlar geri dönüşüm merkezlerine ücretini Garnier’in karşıladığı UPS kargo ile de gönderilebiliyordu. Atık ambalajlardan elde edilen geri dönüşüm malzemesinin Amerika’daki oyun parklarında kullanıldığı açıklandı.
  • Dell, Goodwill Industries şirketiyle ortaklık içinde Dell Reconnect adında bir program yürütüyor. Program, tüketicilerin kullanılmış elektronik aletlerini -markası ne olursa olsun- Goodwill’in Amerika ve Kanada’da programa destek veren 2,200+ mağazasından birine götürerek geri dönüşüme katkıda bulunmalarına destek veriyor.

5. Nakitsiz hayat (Cash-less)

Nakitsiz alışveriş yapacağımız günlerin eli kulağında. Nakit kullanmamak hem rahatlık ve kolaylık sağlayacak, hem de yeni nesil ödeme sistemleri, ödül ve fırsat mekanizmalarıyla yepyeni bir eko-sistemi beraberinde getirecek.

2005’den beri trend listelerinde nakit paranın tedavülden kalkması kavramına rastlayıp duruyoruz. 2012 yılı da yine beklentilerin aksine tüketicilerin toplu bir şekilde banknotları ve demir paraları bir köşeye atıp ödeme sırasında akıllı telefonlarını okutmaya başladıkları yıl olmayacak. Ama kesin olan bir şey var ki, 2012 Google ve MasterCard gibi önemli oyuncuların nakit gerektirmeyen girişimlerini* piyasaya sürdükleri yıl olacak. Tüketicileri ilk anda en çok çekmesi beklenen şey kolaylık olsa da, toplanacak data sayesinde mobil ödemelerin zamanla ödül, satın alma geçmişi, fırsatlar vs. den oluşan yepyeni bir eko-sisteme sebebiyet vermesi bekleniyor.

* Bu girişimlerin çoğu birbirine yakın mesafede duran iki cihaz arasında şifreli data alışverişine imkân sağlayan NFC (“Yakın Alan İletişimi”) teknolojisini kullanıyor. Örneğin: daha önce kredi kartı bilgilerini NFC teknolojisine sahip akıllı telefonuna yüklemiş olan bir müşteri, kasada ödemesini kredi kartı yerine, telefonunu mağazanın kasasına yerleştirilen okuyucuya okutarak gerçekleştirebilir.

2012’de dikkatle izlemenizi önerdiğimiz birkaç CASH-LESS girişimi:

  • Google’ın ücretsiz, NFC (Yakın Alan İletişimi teknolojisi) ile çalışan mobil ödeme sistemi Google Wallet (Google Cüzdan) Amerika’da Ekim 2011 itibariyle belirli zincir mağazalarda kullanılmaya başlandı. Daha önce MasterCard’ın PayPass lisansını satın almış olan müşteriler cep telefonlarını satış noktasındaki özel bir terminale tutarak anında ödeme yapabiliyorlar. Google Wallet ile ödeme yapan müşteriler özel kupon, promosyon ve sadakat puanı gibi avantajlardan da yararlanma hakkına sahip oluyorlar.
  • Amerikalı online ödeme işlemcisi PayPal Haziran 2011’de Android telefonlar için geliştirilmiş bir mobil ödeme uygulamasının tanıtımını yaptı. Uygulamayı telefonlarına indiren ve aktive eden kullanıcılar, akıllı telefonu ve PayPal hesabı olan bir başka kullanıcıya anında para transferi gerçekleştirebiliyor ve kendi hesabına transfer kabul edebiliyor. NFC teknolojisi sayesinde iki kullanıcı cep telefonlarını tokuşturarak da aralarında anında para transferi gerçekleştirebiliyor.
  • Square iPhone, iPad ya da Android sistemiyle çalışan ve bir telefon ya da tablet bilgisayara bağlanan bir kredi kartı okuyucusu sayesinde, kullanıcıların anında mobil olarak kredi kartı ödemesi alabilmesini sağlayan bir elektronik ödeme hizmeti. Square kart okuyucusu ve uygulamayı indirmek ücretsiz, ancak alınan ödeme başına % 2.75 komisyon ödenmesi söz konusu. Bekleme süresi olmadan, sistem kurulduğu anda kullanıcı ödeme almaya başlayabiliyor. Kasım 2011’de Richard Branson ve Visa da girişime yatırım yapanlar arasına katıldı. Aynı ay Square uygulamaya kullanıcının sadece ismini söyleyerek hands-free ödeme yapma seçeneği ekledi.
  • Haziran 2011’de İsveç’de piyasaya çıkan iZettle her yerde kredi kartı ödemesi alabilen mobil bir cihaz. iPhone ve iPad’e bağlanabilen taşınabilir bir çipi ve pin okuyucusu var. Kullanıcı iZettle uygulamasını indirdiği anda satış işlemi yapmaya hazır hale geliyor. Cihaz üzerinden ayrıca fatura ödemeleri ve para transferi yapmak mümkün. Ayrıca yapılan işleme resim, not ya da lokasyon bilgisi eklemek seçeneği sayesinde, kullanıcı yaptığı alışverişi Facebook ve Twitter’daki sosyal çevresiyle paylaşabiliyor.
  • Almanya’nın ana trenyolu işletmesi olan Deutsche Bahn Kasım 2011 itibariyle Touch&Travelhizmeti kapsamında olan istasyonların sayısını 320’ye çıkarttı. Yolcular bu istasyonlarda NFC teknolojisini kullanarak cep telefonlarıyla ya da istasyonun girişinde ve çıkışında bir barkodun resmini çekerek ödeme yapabiliyorlar.6. BOTTOM OF THE URBAN PYRAMID6-

6- Kentsel piramidin dibi (Bottom of the urban pyramid)

2012 yılı markalara, şehirlerde yaşayan milyonlarca düşük gelirli tüketicinin taleplerini karşılamak için sayısız fırsat vadediyor.

Aşırı şehirleşmenin hızı 2012 yılında da kesilmiyor. Bu durumda sayılarının giderek artması beklenen BOTTOM OF THE URBAN PYRAMID (BOUP) tüketiciler (harcayabilecekleri orta sınıf maaşları olmayan yüz milyonlarca CITYSUMERS tüketici), sağlık sorunlarının çözümünden, mekân sıkıntısına ve dayanıklılık taleplerine varıncaya kadar birçok farklı alanda içinde yaşadıkları özgün koşullara uygun yeni ürün ve hizmetler talep edecek. Ve, belki inanmayacaksınız ama: BOUP tüketicilerin de materyalistik ve estetik beklentileri var.

Birkaç örnek:

  • NCR tarafından geliştirilen Pillar ATM, biometrik teknolojiler sayesinde, okuma yazma bilmeyen ya da az bilen kişiler tarafından da kolaylıkla kullanılabiliyor. Cihazın üzerinde bir adet temassız kart okuyucusu, biyometrik parmak izi tarayıcısı, hızlı nakit çekme tuşları, para gözü ve makbuz ünitesi var. Kullanıcı sadece baş parmağını sensörün üzerine getirip çekmek istediği tutardaki parayı gösteren renki düğmeye basarak para çekebiliyor. Asıl amacı bu makineleri gelişmekte olan pazarlarda kullanmak olan NCR, 2011’in üçüncü çeyreğinde beş adet Pillar ATM prototipini ABD’de test etmeye başladı.
  • Aakash Hyderabad tarafından Hindistan’da üretilmiş Android-tabanlı, wi-fi internet erişimi olan bir tablet bilgisayar. Düşük fiyatlı ama fonksiyonel bir cihaz. Marketlerde 60 USD’a satışa sunulması ve (Hindistan hükümetinin desteği sayesinde) öğrencilere 35 USD civarında bir fiyata satılması planlanıyor.
  • PepsiCo Hindistanyakın zaman önce deneme amaçlı olarak pazara iki ürün sundu: elektrolit ve glukozlu bir içecek olan Lehar Gluco Plus ve demir destekli atıştırmalık Lehar Iron Chusti. Her iki ürünün de hedef kitlesi kentsel (ve kırsal) piramidin en altındaki tüketiciler (Kaynak: Economic Times, Haziran 2011).Devamı bir sonraki yazıda…

Yorum yapın