Sıklıkla sosyal medyanın pazarlama kurtarıcısı olduğu çığırtkanlığı yapılmıştır. Çünkü bu enstrüman markaların müşteriye hızlı ve kişisel olarak ulaşabilmelerini sağlar. Bununla beraber sosyal medyanın bir markanın talihsiz gaspının ya da tamamen ölümünün kaynağı olabileceği sıklıkla gözardı edilir.
Sosyal medyanın dünya çapındaki 2,3 milyar kullanıcısı ile inkar edilemez bir baskısı vardır. Çünkü güçlü bir sosyal varoluşu vardır ve her trend ve fırsata hızlı tepki verebilir. Bu kullanıcılar markalar için bir değer ifade etmezler ama kafası karışmış tüketiciler ya da daha stratejik rakipler nedeniyle bir markanın kimliğinin gaspı hususunda 2,3 milyar riski temsil ederler.
Müşteriler iyi bir içerikten fazlasını talep ederler. Onların hızlı erişime ve paylaşıma ihtiyaçları vardır.
Son dönemdeki pazar araştırmalarına göre; pazarlamacıların yüzde ellisi en büyük mücadelelerini yükselişin yoğun olduğu tatil dönemlerinde veriyorlar. Bu dönemde rakiplerinden daha hızlı ve iyi şekilde sıyrılıp öne geçebiliyorlar.
Sosyal medya, artık en hızlı çözüm olarak karşımıza çıkıyor, neden mi? Sıklıkla görülen sonuç, artık sosyal stratejilerle, markanın var olan ilkelerini eşleştirmeye çalışmanın zaman harcamaya veya kafa yormaya değmeyeceğidir.
Bu duruma bir örnek olarak Vera Bradley’i ele alabiliriz. Bu sonbaharda #itsgoodtobeagirl etiketi ile kadınların perakendecisi bir kampanya lansmanı yaptı. Kadınlar hakkında neyin değerli olduğunu temsil etmek için bir dizi ilham verici videolar ve özlü sözler dizayn edildi.
Teoride güçlü bir fikirle yola çıkılmış olsa da kampanya, Twitter ve Instagram üzerinden topa tutuldu. Görsellerle desteklenerek karalandı. Görüşler, kadınlara karşı cinsiyetçi tasvirler olduğu yönündeydi bu yüzden kampanya sığ addedildi.
Marka, kampanya için güçlü bir konsept hazırlayıp büyük bir yatırım yaptı. Ancak, konsept sosyal medya içeriğine ve stratejisine dönüşünce işler değişti. Marka, kelimenin tam anlamıyla damdan düşmüşe döndü. Eski usul pazarlama stratejileri sosyal medyanın gücünün altında yenildi. Bu durumu şu açıdan da yorumlamak mümkün; sosyal medyanın hayatımızda olmadığını düşünelim… Bir reklam yaptınız ve televizyonlarda yayınlandı. Beğenilmedi mi? Alabileceğiniz tepkiler ya müşteri ilişkilerine gelen şikayet telefonları olacak ya da arkadaş ortamlarında gülünç duruma düşeceksiniz. Ama sosyal medyada bir etiketiniz varsa bu kadar şanslı olamıyorsunuz. Tepkiler de övgüler de çığ gibi büyüyor. İçerik yönetimini doğru yapamayan ve hedef kitlenin dilini konuşamayan kampanya veya reklamlar ise ne yazık ki damdan düşmüşe dönüyor.
Kaynak: www.dmnews.com