Özgür yazılım hareketinin öncüsü Richard Stallman: “Kaynak kodlarını gizlemek serbest rekabet düşmanlığıdır”

Özgür Yazılım Hareketi’nin kurucusu Richard Stallman’a göre her türlü kişiselleştirmeyi engelleyen ücretli yazılımlar, kullanıcı üzerinde hâkimiyet kuruyor. Instagram ve Facebook gibi sosyal paylaşım siteleri de gerçekte birer “cani gözetleme motoru”.

Özgür yazılım aktivisti Richard Stallman’ın konuk olduğu Özgürlük Sohbetleri,  “Özgür Dijital Toplum” isimli ilk oturumuyla 27 Şubat cuma günü İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeydi.

Eğitimini dünyanın en prestijli öğrenim kurumları arasında yer alan Harvard Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) fizik bölümünde tamamlayan Stallman, “yarı zamanlı yazılımcı, tam zamanlı bir ifade özgürlüğü aktivisti” olarak tanımlıyor kendini. 1983’te öncülük ettiği Özgür Yazılım Hareketi’yle (Free Software Movement) tasarımına başladığı işletim sistemi GNU, kullanıcı serbestliği, özel yazılımların ifade özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği üzerine etkisi konularına yoğunlaşan Stallman, sosyoekonomik iyileştirme ve teknoloji dallarında sayısız ödülün de sahibi.

Dijital evrenin karmaşası içerisinde düşünmekten kaçındığımız kısıtlamalar, çevrimiçi mahremiyet sorunu ve sansür kavramlarını eleştirel bir bakış açısıyla aktaran Stallman’a göre, özel yazılım kullanıcıları “bir otoyolda dans eden kör adamlardan farksız.” Hem dijital hem de fiziksel yaşam alanında gizliliğin bir mit haline geldiğini vurgulayan ABD’li aktivist, öncüsü olduğu hareketin felsefesi ve misyonuna sadık, bir “özgürlük savaşçısı.”

Facebook, Instagram: “Cani gözetleme motorları”

Konuşmasını salonda çekilen fotoğrafların Instagram ve Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılmaması ricasıyla açan Stallman, bu platformları “cani gözetleme/takip motorları” olarak tanımlıyor. Bu talebinin, özel yazılımların izlediğini iddia ettiği “gücün kötüye kullanımı” politikasına bir tepki olarak algılanmasını istiyor dinleyiciden.

Kaynak kodları telif hakkı koruması altında olan özel yazılım şirketlerinin, kullanıcı beklenti ve isteklerini göz ardı ettiğini savunan Stallman, kullanıcıların yazılım sahibinin teknik vizyonuyla sınırlandırıldığını öne sürüyor. Özel yazılım kodlarını kişiselleştirme veya geliştirme amaçlı her tür modifikasyon girişiminin illegal olduğunu belirten Stallman, “Özgür olmayan programları adaletsiz kılan, yazılım sahibinin kullanıcı üzerindeki sınırsız hâkimiyeti” diyerek ekliyor; “Microsoft veya Apple ürünlerini tercih ederek adaletsiz bir süper güce koşulsuz rıza vermiş oluyorsunuz.”

“İsminin ‘birader’ olduğuna aldanmayın! ‘Büyük birader’ dostunuz değil”

Özel yazılımların kullanıcıdan aldığı kişisel veriyi suiistimal ederek, yazılıma bağımlı bireyler yarattığına dikkat çeken Stallman, Microsoft Office kurulumu, Amazon.com’dan yapılan bir alışveriş veya bir Facebook sayfasının beğenilmesi durumunda, istenen kişisel verilerin doğrudan yazılım şirketlerine iletildiğine dikkat çekiyor. Benzer kuruluşların kişisel veriyi istihbarat teşkilatlarıyla paylaşmaktan çekinmediğini de vurgulayan Stallman, bir gözetleme sembolü haline gelen kurgusal karakter “Büyük Birader” e de sıkça gönderme yapıyor:
İsminin ‘birader’ olduğuna aldanmayın! Bu adam dostunuz değil ve şimdi her zaman olduğundan daha büyük.”

“Dijital kelepçeleme operasyonu”

Özel yazılımların kullanıcı üzerindeki bir diğer kontrol aracının ise  “sansür”  olduğunu öne süren Stallman, yazılım sahiplerinin “evrensel arka kapılar” olarak adlandırdığı dijital kanallar yoluyla kullanıcıyı yönlendirdiğini savunuyor. Özgürleşmemiş yazılımlarca desteklenmeyen uygulamaların mobil cihazlara yüklenememesi ve özel yazılımların özgür programları çalıştırmaktan imtina etmesi Stallman’a göre bir “dijital kelepçeleme operasyonu.”  Veri casusluğu ve sansür gibi kullanıcı kontrolü araçlarının yalnız yazılım programlarıyla sınırlı olmadığının da altını çizen Stallman, Spotify, Angry Birds, Java Script ve Adobe Flash gibi programların da kişisel veri ve jeolokasyon bilgilerini paylaşarak, özgür yazılıma erişimin engellenmesinde kilit rolde oldukları görüşünde.

Richard Stallman
Richard Stallman

Ödünç verilemeyen kitap: Kindle

Elektronik kitapları (e-book) tüm dünyaya yayan Amazon’un Kindle’ını da sert eleştiren Stallman, uygulamanın kullanıcıya zarar verme amacıyla üretilen malware yazılımlardan oluştuğunu savunuyor: “Cihazınızda depolanan kitapların gerçek anlamda sahibi değilsiniz. Zevkle okuduğunuz kitapları sevdiklerinize ödünç veremiyor veya ikinci el satış yapan kitapçılara satamıyorsunuz” diyerek, Amazon’un kişisel mülkiyet üzerinde dahi tasarruf yetkisini sınırlayıcı bir politika izlediğini öne sürüyor. “Ödünç aldığımız kitabı geri verme bahanesi olmadan aşık olduğumuz kızı nasıl yemeğe çıkaracağız?” diyor gülerek.

Stallman’a göre yapılması gereken, özel yazılım içeren program ve işletim sistemleriyle olan organik bağın bütünüyle kesilmesi ve özgür yazılımın dijital hayatın her anında savunulması. “1983’te özgür yazılımı destekleyen bir işletim sistemi yoktu. Ben ve ekibim 31 yıldır bir alternatif üzerinde çalışıyoruz” diyerek GNU’nun gelişim sürecinden bahsediyor.

Dijital özgürlük adına dört adım

GNU dijital özgürlüğün dört temel kuralına uygun olarak tasarlanmış bir işletim sistemi. Kuralların ilki, her programı kullanıcının tercihi yönünde çalıştırma hizmetinin sağlanması. Stallman’a göre, “bir işletim sistemi kullanıcısının talimatlarını karşılayamıyorsa, kontrolün kimde olduğunu anlamak için The Matrix filmine göz atmamız kâfi.” Özgür kullanıcı kıstaslarından bir diğeriyse, kaynak kodların kullanıcı tarafından öğrenilerek değiştirilebilme özelliği taşıması. “Kaynak kodlarını lisans anlaşmalarıyla gizli tutan özel yazılım şirketleri, yalnız bilgisayar okur-yazarlığının değil, rekabetin de düşmanı. Profesyonel hayatınızdan, en gizli sırlarınıza kadar her veriyi öğrenen yazılım, size hiçbir geri dönüşte bulunmuyor” diyor Stallman. Diğer kıstaslar ise kişisel mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin. Programın özgürce paylaşımı ve pazarlanması hakkının yanısıra, modifiye edilmiş programların da işleme eser sahiplerince yeniden piyasaya sürülebilmesi haklarını kapsayan dijital özgürlük, Stallman’a göre “uğruna savaşmaya değer bir hedef.”

İfade özgürlüğü savaşçısı Hrant Dink’e saygı

Gözetim ve sansür araçlarının evrensel koruma altındaki ifade özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği haklarını şiddetle ihlal ettiğini vurgulayan Stallman, toplanan verilerin rakip şirketlerden siyasi muhalefete uzanan geniş bir sabotaj yelpazesinin temelini oluşturduğunu savunuyor.

İngiltere ve ABD’de yaygın olarak kullanılan plaka tanımlama yazılımlarının şüpheli protestocuların yakalanması ve haklarında hiçbir suçlama bulunmayan şahısların alıkonması için yeterli olduğunu söyleyen Stallman, giderek agresifleşen tavrın kurumsal yolsuzluklar ve siyasi yanlışları ifşa eden muhbirlerin (whistleblower) sessiz kalmasına yol açtığını da vurguluyor.

İfade özgürlüğünün hiçbir sınırlamaya maruz kalmadan kullanılması gerektiğini savunan Stallman, 2013’te ABD Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (NSA) küresel gözetim belgelerini ifşa eden Edward Snowden ve 2007’de suikast kurbanı olan gazeteci Hrant Dink’i “ifade özgürlüğünün korkusuz savaşçıları” olarak anıyor. Dink’in “özgürlük savaşı veren her bireyin karamsarlık anında hatırlaması gereken bir kahraman” olduğunu söyleyen Stallman, “Dink hepimizin örnek alması gereken bir özgürlük savaşçısı; burada ismini zikretmekten gurur duyuyorum” diyor.

“Direniş okullarda başlamalı”

Özel yazılımları reddetmenin güçlü bir adım olacağını söyleyen Stallman’a göre değişimin başlangıcı okullar olmalı. Özgür yazılımın her akademik düzeyde ulaşılabilir kılınarak özgür programlama eğitiminin müfredata eklenmesi gerektiğini savunan Stallman, “Özel yazılım programlamasının öğretilmesi bir ‘kötü eğitim’ örneği. Öğrencilere bir başkasına bağımlılık ve gelişime kapalılık fikirlerini aşılıyor” diyerek, bu anlayışın her anlamda vasat bir toplum yarattığının da altını çiziyor. Özel yazılım eğitiminin okulun sosyal misyonuyla taban tabana zıt olduğunu savunan Stallman, “Okullar güçlü, becerikli, bağımsız ve özgür bir toplum yaratma amaçlarını terk etti. Bu kadarı Stalin’e bile fazla gelirdi!” ifadelerini kullanıyor.

Konuşmasını özgür ve özel yazılımlar arasındaki temel farkın teknik değil, ahlaki düzlemde incelenmesi gereken bir sorun olduğunu söyleyerek sonlandıran Stallman, “Mesele kaynak kodlar, program fonksiyonları veya bu araçların nasıl çalıştıkları değil. Odaklanmamız gereken problemler; etik, sosyal ve politik. Bu yüzden buradayım; bu yüzden konuşmaya devam edeceğim” diyor.

Fotoğraflar: Hüseyin Aldemir / HaberVs
(Fotoğraflar bir özgür yazılım olan GIMP‘te işlenmiştir)

 

Yorum yapın