İyi bir seçim kampanyası nasıl oluyor?

Beklendiği gibi oldu ve ABD’in ilk siyah başkanı Barack Obama, ikinci kez ipi göğüsleyerek dört yıl daha “başımızda” kalmaya hak kazandı. Kasım 2008’deki başkanlık seçimlerinden hemen sonraki yazımda dünyanın George W. Bush’tan sonunda kurtulduğunu söylemiş, “Bush ve arkadaşlarının yaptıkları nasıl ve ne zaman temizlenir veya gerçekten temizlenebilir mi, bekleyip göreceğiz.” demiştim. Bekleyip gördük ki, 2. Bush’un dünyaya yaptıkları kendi dönemiyle sınırlı değilmiş ve “savaş partisi” başkanlardan bağımsız olarak her daim işbaşındaymış…

Neyse bizim konumuz ABD’nin dış politikası değil, o meselenin yorumu bol miktarda yapılıyor zaten. Biz, o seçilmiş, bu seçilmişten öte kim nasıl seçilmiş ona bakalım isterseniz. Bundan dört yıl önce, “Obama kampanyasının temel taşları” başlığıyla yazdıklarımız geçerliliğini aynen koruyor. O yazının önemli bir bölümünde de Obama’nın sosyal medyayı en iyi kullanan siyasetçi olduğundan söz ediyorduk. Bu durumun dört yıl boyunca değişmediğini ve son kampanyada da sosyal medyanın yine ustalıkla kullanıldığını gördük. Nitekim seçim zaferinin ardından, “balkon konuşması”ndan bile önce, zaferini Twitter’dan ilan etmesi, Obama’nın savaşı kazandığı yeri iyi bildiğini gösteriyor. Twitter’da 22,7 milyon takipçiye sahip Obama’nın “Four more years” (Dört yıl daha) twiti, 15 saat içinde 717 binden fazla kez retweetlendi ve 248 bin kullanıcı tarafından da favorilere eklendi.

Her şeyden önce, ABD seçimlerinde kim kazanırsa kazansın, kazananın da kaybedenin de arkasında çok ama çok ciddi bir para olduğunu gözardı etmemek gerekiyor. Dört yıl önceki Obama-Mc Cain yarışının ABD tarihinin en büyük bütçeli seçimi olduğunu söylemiştik. 2012 seçimlerinde ise kampanya bütçeleri toplamı 2008’in yüzde 52 üzerinde gerçekleşti. Böylelikle ABD başkanlık yarışı yeni bir rekora daha imza atmış oldu. The New York Times’ın haberine göre, 2012 seçiminde Obama 852 milyon dolar, Romney ise 752 milyon dolar harcadı. Bu miktarlar bir önceki seçime göre kampanyanın Obama’ya yüzde 33, Cumhuriyetçilere ise yüzde 81 daha pahalıya patladığını gösteriyor. Cumhuriyetçiler bir önceki seçime göre kesenin ağzını hayli açsalar da, Obama ve Demokratları 100 milyon dolar geriden takip etmişler. Yani aslında harcanan paraya bakarak seçim sonuçlarını tahmin etmek de mümkün. Daha fazla para bulan mı kazanıyor, yoksa zaten kazanacak ata para yatıran daha mı fazla oluyor, orasını bilemeyiz, ama harcanan parayla sonuç arasında doğru orantı olduğu kesin…

Para konusunun altını böylece çizdikten sonra 2008’de Obama’ya seçimi kazındıran beş faktörü hatırlayalım isterseniz:

1- Doğru teşhis: Sokaktaki Amerikalı dünya güvenliği ve terörizm tehlikesiyle değil, artık yoksulluk, işsizlik ve gelecek kaygısıyla ilgileniyordu. Neocon politikacılar 10 yılda Amerikan halkında hem maddi, hem de manevi derin bir çöküntü yaratmıştı. Obama bu durumu son derece iyi kavradı ve stratejisini bunun üzerine kurdu.

2- Açık ve net bir teklif: Obama ve ekibi belirlenen ihtiyaç üzerine seçmenlere açık ve net bir teklif sundu; değişim ve umut. Mevcut düzende kaybetmiş insanlara, düzeni değiştirmeyi vaat ederken umudunu kaybeden insanlara “umut” vaat etti.

3- “Ben” değil “sen” üslubu:
Obama seçim kampanyası boyunca kendinden veya rakiplerinden değil, halktan söz etti. Yani kampanyasını “ben” değil “sen ” üslubuyla yürüttü.

4- Gönüllüler: Obama ve ekibi gençlerin ağırlıkta olduğu bir gönüllü ordusu oluşturmayı başardı. Bunu da büyük ölçüde ayırımcı ve dışlayıcı bir üslup yerine birleştirici ve bütünleştirici bir üslup benimsemesiyle başardı.

5- İnternet: Obama dünyada interneti ve teknolojiyi en iyi kullanan politikacı oldu. İnternet üzerinde hem kampanya örgütlendi, hem yüksek miktarlarda bağış toplandı. Fikirler ve projeler Facebook ve Twitter üzerinden geniş kitlelerle paylaşıldı. Etkileşim ve katılım sağlandı.

Obama’nın dört yıllık iktidar deneyimiyle birlikte yeni kampanyaya iki temel faktörü daha ekleyebiliriz. Bunlardan birincisini “Duygusal duruşun bozulmaması” diye özetleyebiliriz. Yani dört yıllık süre zarfında Obama ve ailesinin toplumla arasındaki mesafe neredeyse hiç açılmadı. “Bizler de sizlerden birileriyiz, sokaktan gelen Amerikalılarız” mesajı sürekli tekrarlanırken elde edilen başarılar da kişiselleştirilmeden “Biz başardık, birlikte başardık” duygusu üzerinde çalışıldı. Bu arada Obama’nın üzülen, sevinen ama bunları yaparken de “cool” çizgisini asla bozmayan tavrı başarıyla devam etti. Hatta beyazlayan saçlar dahi, “bakın belli etmiyorum ama sizin için saçlarımı bile ağarttım” mesajıyla kampanyaya dahil edildi.

İkinci önemli faktör ise dört yıllık icraatın açık ve net biçimde anlatılması oldu. Irak’tan asker çekilmesinden Bin Ladin’in öldürülmesine, orta sınıfın vergi yükünün azaltılmasından işsizlikle mücadeleye kadar pek çok icraat somut rakamlar, veriler ve herkesin anlayabileceği görselleştirmelerle seçmene aktarıldı, özellikle ekonomik alandaki reformların süreceği garantisi verildi. Tüm bu mesajlar Obama’nın Facebook ve Twitter gibi sosyal medya profillerinden rahatlıkla izlenebilir.

Sonuç olarak her zaman söylediğimiz gibi her türlü başarının arkasında yetişmiş, eğitimli ve daha da önemlisi bir davanın başarısı için kendini adayabilen insanların olduğunu unutmamak gerekiyor. Hani belki birileri “iktidara nasıl gelinir” merak ediyordur diye söylüyorum…