İnternet erişimimiz kısıtlanıyor!

ABD’de internetle ilgili Freedom to Connect (F2C) konferanslarını düzenleyen bilişim uzmanı David İsenberg, 2006’da F2C konferansında internete erişim özgürlüğünün önemini şu sözlerle vurgulamıştı:

“Haberleşme ihtiyacı önemlidir. Aynen nefes almak, yemek, uyumak, üretmek, sosyalleşmek ve öğrenmek gibi. Daha iyi erişim, daha başarılı haberleşme demektir. Daha iyi erişim, müşteriler, tedarikçiler, fikirlerle birlikte ekonomik büyüme anlamına gelir.

Daha iyi erişim, bilim ve sanatta gelişme ve deneme için fikirler oluşmasına olanak verir. Daha iyi erişim, günlük hayatın kalitesini artırır. Daha iyi erişim, daha güçlü demokrasi oluşturur.

Erişim özgürlüğü, konuşma özgürlüğü, basın, din ve dernekleşme özgürlüğü ile birliktedir. Bu özgürlüklerin her biri, diğerleri ile ilişkili ve diğerleri ile bağlıdır.

Erişim özgürlüğü de diğer dördüne bağlıdır, ama kendi anlamı da büyüktür. Üstelik diğerlerinin aksine, henüz kanun ve yönetmeliklerle belirlenmemiştir. Erişim Özgürlüğünüzü Savunun.” (turk.internet.com / Serdar Güçlü)

2011 Şubat ayında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu‘nun (BTK) onayladığı “İnternetin Güvenli Kullanımına Dair Usul ve Esaslar Taslağı“, eskiden sadece internet kafelerin kullanması zorunlu tutulan filtreleme programlarının tüm internet kullanıcılarına yaygınlaştırılmasını öngörüyor.

Bağımsız habercilik ve iletişim ağı Bianet‘in (bianet.org) 13 Nisan’da yürütmenin durdurulması için Danıştay’a götürdüğü kurul kararı, Danıştay tarafından durdurulmazsa 22 Ağustos‘ta yürürlüğe girecek ve Türkiye’deki servis sağlayıcılar, evlerimiz ve işyerlerimizden eriştiğimiz sanal dünyayı bundan böyle bir devlet kurumunun koyduğu kurallar çerçevesinde filtreden geçirerek bize ulaştıracak.

BTK’nın kararına göre her internet kullanıcısı, aile paketi, çocuk paketi, yurtiçi paketi veya standart paket abonesi olmak zorunda kalacak. Herhangi bir pakete üye olmayanlar ise otomatik olarak standart paket üyesi olarak kabul edilecek. Karara göre her pakette filtrelenecek siteler BTK tarafından belirlenecek ve servis sağlayıcılar filtrelerin kırılmaması için her türlü önlemi almakla yükümlü olacak.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yaman Akdeniz, Bianet.org’a yaptığı açıklamada, BTK’nın almış olduğu bu kararla Türkiye’de sansür altyapısı kurulmaya çalışıldığını belirterek şunları söylüyor.

“Her ne kadar bu bir güvenli internet paketi olarak sunulsa da, kullanıcıları koruma adı altında ortaya çıkmış bir sansür sistemi. Filtreleme sistemleri yeni değil. Ancak hükümet odaklı olarak ve tüm kullanıcıları kapsayan, bağlayıcı bir sistem Avrupa Birliği (AB) veya Avrupa Komisyonu dahilinde görülmüş bir sistem değil. AB ve Avrupa Komisyonu, çocukları korumak amaçlı hükümet merkezli filtreleme sistemi olamayacağını söylüyor. Okullarda, internet kafelerde, evlerde yöneticiler veya aileler filtreleme sistemi kullanabilir. Ancak herkesi bunu kullanmaya zorlayacak bir sistem olmaz.”

Getirilen sistemin en önemli özelliklerinden biri, kullanıcının hiç bir güvenlik paketini seçmemesi durumunda dahi “standart paket” adı altında bir filtre kullanmaya zorlanması. Stardart profil adı altında ne tür uygulamaların yapılacağı ise yönetmelikte şu ifedelerle tanımlanıyor:

“Standart profil: Kullanıcının erişebileceği internet site ve uygulamalarına ait bir sınırlamanın olmadığı, mevcut mevzuat kapsamında internete erişimin sağlandığı profil”

“Mevcut mevzuat” ifadesinin ne anlama geldiği şimdilik meçhul. Ancak izini bile süremediğiniz mahkeme kararlarıyla yüzlerce binlerce siteye erişimin BTK tarafından engellendiği bir ülkede yaşıyoruz ve bu engellemelerin nedenini öğrenmek dahi çoğu zaman mümkün olmuyor. Kararda geçen “mevcut mevzuatın” da “Aile Profili”, “Çocuk Profili”, “Yurtiçi Profil” gibi paketlerde BTK’nın belirleyeceği “kara lisleler“in ve “beyaz listeler“in nasıl oluşurulacağı konusunda da bir açıklık yok.

Türkiye’nin devlet geleneği hepimizin malümu olduğu üzere özgürleştirmek üzerine değil, yasaklamak üzerine kuruludur. Yani bir alanda insanlar toplanmaya, tartışmaya başladıysa, bu toplaşmadan, tartışmadan zararlı bir faaliyetin doğacağı varsayılır ve en kestirme yol olarak o faaliyet her ne ise yasaklanarak sorun çözülür. Aldığı bu kararla, BTK’nın izlediği yol da bundan farklı değil…

Elbette internet başıboş bir alan ve herkes bireysel olarak bu başıboş alanı özellikle çocuklarını korumak amacıyla filtrelemekte özgür. Ancak herkesin filtreleme ölçütünün birbirinden farklı olduğunu, bu amaca yönelik olarak piyasada yüzlerce alternatif bulunduğunu, isteyen herkesin bu yazılımları kullanarak kendi filtreleme sistemini kurabileceğini de biliyoruz.

Buna karşılık herkesin aynı düzeyde yazılım bilgisi olmadığını, bireysel filtreleme işinin insanlara zor geleceğini söyleyenler çıkacaktır. Ancak servis sağlayıcılar, halihazırda “aile filtresi”, “çocuk filtresi” gibi uygulamaları zaten isteyen kullanıcılara sunuyorlar. Ortada bu alternatifler varken, insanın aklına şu soru geliyor; şimdi tek elden bir filtreleme sistemi oluşturmaya çalışmanın ve bunu Türkiye’deki tüm internet kullanıcılarına yaygınlaştırmaya çalışmanın nedeni ne olabilir?

BTK kararında ilginç iki noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Birincisi, servis sağlayıcılara filtrelemeye esas listelerin kamuoyundan kesinlikle gizli tutulması yükümlülüğünün getirilmesi. Yani hangi pakette hangi sitelerin, ne gerekçelerle yasaklandığı kullanıcılar tarafından kesinlikle bilinmeyecek.

İkincisi ise servis sağlayıcıların “filtre aşma yöntemlerinin engellenmesi amacıyla çalışma yapması ve bu çalışmaların sonuçlarını kuruma düzenli olarak bildirmesi” yükümlülüğü. Tabii insan sormadan edemiyor, “standart profil”de tüm internet serbest olacaksa ve kullanıcılar aldıkları şifreyle istediklerinde profiller arası geçişi rahatlıkla yapabileceklerse, kim neden “filtre aşma” yöntemi kullanmaya çalışsın ki?

Burada eğer BTK’ya karşı çok büyük bir iyi niyet gösterirsek takip edilmek istenenin yalnızca ailelerinin rızası dışında filtreyi aşmaya çalışan çocuklar olduğunu ve bunun ailelere bildirilmek üzere izlendiğini düşünebiliriz. Ama maddede bunu düşünmemizi gerektirecek bir işaret de yok.

İki soru daha! Yeni kurduğumuz bir sitenin BTK’nın “beyaz listesi”ne girebilmesi için ne yapacağız? Yeni kurulan tüm siteler “varsayılan” olarak beyaz listede yer alacak mı? Peki “kara liste”ye girmenin ölçütü ne olacak? Kara listeler şikayet üzerine mi oluşturulacak, yargı kararıyla mı bu listeye ekleme yapılacak yoksa BTK re’sen mi hareket edecek?

Bence BTK’nın bu kararında bireysel özgürlüklere yeterince tehdit var. Bu nedenle daha fazla özgürlük, daha iyi bir demokrasi, daha kaliteli bir yaşam ve daha iyi ticaret için erişim özgürlüğümüzü savunalım diyorum.