İklim değişikliği anlaşmalarının ülke ekonomilerine etkisi nedir?

Karbon salımını %21 oranında azaltması planlanan uygulamaları kapsayan Paris İklim Anlaşması 5 Kasım 2016’da yürürlüğe girdi. BM İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi’ne taraf 197 ülkeden Türkiye dahil 127’si Paris İklim Anlaşması’na da taraf oldu. Ancak ABD başkanı Donald Trump, göreve geldikten sonra yaptığı açıklamada daha önce Baracak Obama döneminde imzalanan Paris İklim Anlaşması’ndan çekildiğini duyurdu. Bunun temelinde yatan sebebin ise iklim anlaşmalarının taraf ülke ekonomilerine yönelik kısıtlamaları olduğunu açıkladı. Peki iklim anlaşmalarının, en yüksek sera gazı salımına sebep olan ülkelerden ABD’nin anlaşmadan çekilmesine sebep olan boyutları neler?

Dünyanın varoluşundan bu yana kendini gösteren iklim değişikliği, geçmişten günümüze insan faktörünün de etkisiyle yerküre sıcaklığının artışı ve jeolojik değişimleri kapsıyor. İklim değişikliğine sebep olan genel faktörler, sanayileşmenin artmasıyla başlayan yüksek miktarda fosil yakıt tüketimi, çevre kirliliği, orman miktarlarının azalması ve yerküredeki radyasyon dengesinin bozulması olarak biliniyor. Tüm bu faktörler küresel ısınmaya sebep olan sera gazı salımı sorununu ortaya çıkardı. İklim değişikliği, 21.yy’da canlı yaşamını doğrudan etkileyen başlıca sorunlardan biri olarak nitelendiriliyor. Sebep olduğu sıcaklık yükselmesi, doğal afetler, kuraklık ve tatlı su kaynakları oranının azalması sorunları, canlı yaşamına doğrudan olumsuz etkiliyor.

İklim değişikliğini engellemeye yönelik çalışmalarda en büyük hisse sanayi üretimi ve kullanımı alanlarına ait. Fosil yakıt üretimine dayalı enerji endüstrisini alternatif ve temiz enerji üretimi ve kullanımına dönüştürmeye yönelik ve karbon gazı salımını kısıtlama odaklı çalışmalar yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Bu çalışmalara 1990 yılında ABD’de ABD, AB ülkeleri ve Macaristan’ın iştiraki ile Orta ve Doğu Avrupa İçin Bölgesel Çevre Merkezi kurulması ile başlandı. 1990 yılında Montreal Protokolü, 1994 yılında BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve 1997 yılında imzalanıp 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü ile çevre koruma politikaları devam edildi.

İklim anlaşmaları ekonomiye zarar verir mi?

İklim değişikliğinin doğa anaya verdiği bu olumsuz etkilerin yanı sıra bir de ekonomik boyutu var. Mayıs 2017’de Paris İklim Anlaşması’ndan çekilen Donald Trump ile birlikte bu konu tekrar gündeme geldi. Ticaret ve iklim değişikliği ilişkisini inceleyen ekonometrik çalışmalarda serbest ticaret politikasının karbon gazı salımını arttırdığı görüldü. Ancak sera gazı emilimi oranında gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilere sahip ülkeler arasında fark olduğu görüşünde olan çalışmalar da mevcut.

Protokol’de belirtilen yükümlülüklere uyulmasını sağlamak amacıyla üç tip tedbir uygulanıyor:

  • Taraf olmayan ülkeler ile gerçekleştirilen ticari faaliyetlere getirilen kısıtlamalar;
  • Genel ticari kısıtlamalar ve önlemler;
  • Protokol’de belirtilen yükümlülüklere uymayan ülkelerle gerçekleştirilen ticari faaliyetleri yasaklamak.

Özetlemek gerekirse iklim anlaşmaları sanayi ve uluslararası ticarete doğrudan şu maddelerle müdahale edebiliyor:

  • Gümrük vergisi ayarlamaları ve karbon gazı vergisi: Bu iki uygulama ile sera gazı salımına yol açan ürün ve uygulamalara kısıtlama getirilerek, salımı azaltmak amaçlandı.
  • Standartlar: DTÖ, ülkelere belirlediği standartlar çerçevesinde enerji tasarrufu yapan ve yenilenebilir enerjiyle çalışan ürünlere teşvik ediyor.
  • Sübvansiyonlar: Ülkeler sübvansiyonlar aracılığı ile sera gazı emilimlerini azaltabiliyorlar. En çok uygulanan sübvansiyon yöntemi yenilenebilir enerjiye teşvik etmek veya daha az enerji tüketimiyle çalışan üretime geçmektir.
  • Hükümet ihaleleri: Kyoto Protokolü’nde yer alan yükümlülükleri yerine getirmekte hükumetlerin satın alma gücü rol oynuyor. Hükümetlerin satın alma gücü aracılığı ile gerekli donanım, teknoloji ve önlemler alınabiliyor.

Ancak tüm bu ekonomik kısıtlamalar doğayı korumaktan daha önemli olmamalı. Trump’ın attığı bu adım, en erken 2020 yılında yürürlüğe girecek olsa da, şimdiden Kanada, AB ülkeleri vb. iklim anlaşmalarına taraf ülkelerden yoğun tepkilerle karşılandı. Kimi liderler Trump’ın “canı istediği gibi” böyle bir anlaşmadan çekilemeyeceğini bildirirken, kimileri doğa için ABD gibi bir ülkenin bu kararının doğa katliamına destek olduğunu bildirdi. Trump ise bu kararın ABD yararına olduğunu savunarak geri adım atmakta ısrarcı gözüküyor. İlerleyen zamanlarda konunun ne şekilde gelişeceğini göreceğiz.