Sosyal medyanın kendi fenomenlerini yaratması uzun sürmedi. Pazarlama adına önemli bir rol oynayan influencer kavramını inceliyoruz ve firmanız için en doğru influencer’ı nasıl seçebileceğinizi anlatıyoruz.
Gelişen teknoloji ile birlikte sosyal medya insanların günlük hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Sosyal medyanın geniş bir kitleye sahip olması, fiziksel sınırları ortadan kaldırarak her ülkeden insanın birbiriyle buluşturması ve çeşitli insanların bu platformlarda paylaşımlarından kaynaklanan yüksek derecede takipçiye sahip olması ‘’sosyal medya fenomenlerini’’ yaratmıştır. Çeşitli konularda, birbirinden farklı şekilde paylaşımlar yapan fenomenler sosyal medya kullanıcıları üzerinde izlenim veya algı yaratma potansiyeline sahiptirler.
Günümüzde geleneksel reklam uygulamaları etkisini kaybederken, dijital ortamdaki uygulamalar ve sosyal medya platformları gitgide daha fazla güç kazanmaktadır. Mağazalar yerine internet üzerinden alışveriş yapmak insanlar için daha pratik bir seçenek haline gelmiştir. Dolayısıyla, tüketimin dijitalleştiği bir çağda ürün reklamları da dijital alana yayılmıştır. Bu noktada, reklamın nasıl çevrimiçi ortamda yer edindiği önemli bir konu haline gelmiştir. Reklam, çok sayıda potansiyel müşteri tarafından görülebilmeyi, markanın insanlar tarafından bilinirliğine katkıda bulunmayı ve ürünün satışından elde edilen geliri arttırmaya yardımcı olmayı hedeflemelidir. Başka bir deyişle, ürünün reklamı kendisi için doğru olan bir sosyal medya platformunda ve reklamın amacına uygun kişi/kişiler üzerinden yapılmalıdır. Çünkü bu şekilde, ürün tüketiciler açısından güven duygusu oluşturabilir. Bu amaçlar ve stratejiler bizi doğruca influencer marketing’in tanımına götürür. Influencer marketing, sosyal medyada fenomen olan kişiler tarafından bir markanın veya ürünün bilinirliğinin arttırılmasına katkıda bulunan bir pazarlama stratejisidir. Bu pazarlama tekniği, her sektör tarafından tercih edilebilir olduğu için verimli bir seçenektir. Bu sayede markanın tanınırlığı, müşteri sayısı ve dijital pazarlama alanından elde edilen gelirler artar. Bu konuda, fenomen bizim için etkileyen kişi konumuna geçer. Çünkü firmalar, fenomenler üzerinden tüketicilerin satın alma kararları üzerinde doğrudan rol oynayabilirler.
Etkileyen kişiyi yani influencer’ı seçerken dikkat edilmesi gereken iki nokta vardır:
- Influencer/fenomenin ulaşabildiği kitlenin genişliği
- Bu kitlenin markanızla ilgili ne ölçüde ilgili olduğu
Örneğin, sporla ilgili bir ürünün makyaj alanında etkili olan bir fenomen tarafından tanıtılması, ürünün reklam amacı ile uyuşmaz. Doğru olan yöntem, spor alanı ile ilgili kitleye sahip olan bir influencer ile çalışmak olacaktır. Başka bir deyişle, firma potansiyel influencer’ı araştırdıktan sonra profilini incelemeli, varsa blog yazılarını okumalı veya paylaşım içeriklerine dikkat etmelidir. Bunun sonucunda firmanın kendi markası ile ne kadar uyuştuğuna karar vermelidir. Bu iki kriter dikkate alındığında micro, macro veya mega influencer grupları ile karşılaşırız. Peki hangi gruptaki fenomeni seçeceğimize nasıl karar veririz?
Birinci grup: Micro-influencer
Mikro fenomenler, yaklaşık 500 ila 10.000 takipçisi olan kişilerdir. Az sayıda takipçileri olmasına ragmen, en etkili gruptur. Çünkü diğer gruplara kıyasla takipçileriyle kurdukları iletişim daha güçlüdür. Bu yüzden takipçileri onlara daha fazla güven duyma eğilimindedir. Bunlara ek olarak, mikro fenomenler çok büyük bir üne sahip olmadıkları için diğer grupların aksine firma için daha ekonomik bir tercih olabilir.
İkinci grup: Macro-influencer
Bu gruptaki etkileyenler genellikle 10,000 veya 1 milyon takipçiye sahiptir. Mikro fenomenlere kıyasla, markanızın tanıtımı daha çok kişiye ulaşabilir. Ancak ürünün satış miktarındaki etkisi hemen hemen birinci grup ile aynı orandadır. Çünkü takipçi sayısı arttıkça, onlarla birebir iletişim veya yakın iletişim kurma olanağınız azalır. Aynı zamanda, bir ürünün tanıtımı için etkileyene verdiğiniz ücret de, mikro etkileyene göre daha fazla olacaktır. Bunun nedeni ise makro fenomenin daha fazla takipçiye sahip olmasıdır. Öyle ise takipçi sayısı ve firma tarafından influencer’a ödenen ücret arasında doğrudan bir ilişki bulunulduğu ifadesi pek de yanlış olmayacaktır.
Üçüncü grup: Mega-influencer
Bu grup; ünlüleri, sosyal şahsiyetleri, sanatçıları veya Youtube gibi sosyal medya kanalları üzerinde yeteneklerini göstererek veya kendi hayatlarını içeren paylaşımlar yaparak tanınmış olan insanları içerir. Fakat diğer gruplara bakıldığında, mega influencer grubunun en büyük özelliği 1 milyondan fazla takipçiye sahip olmalarıdır. Eğer bir firma, mega influencer grubuna dahil bir kişi ile çalışmak istiyor ise bunun için büyük bir bütçe ayırmalıdır. Bu grubun firma için en büyük avantajı çok büyük bir izleyici kitlesine ulaşmasını sağlayacaktır.
Bu üç grup incelendiğinde firma pazarlama stratejisi için ayırabileceği bütçeye bakarak bir tercih yapmalıdır veya yüksek bir bütçeye sahip olsa da bir mega influencer yerine birkaç mikro influencer ile çalışmayı tercih edebilir.
Sonuç olarak, artık günlük yaşamımızın büyük bir parçasını çevrim içi ortam oluşturuyor. Kahvemizi alırken pratik olduğu için telefonumuzdan ödeme yapmayı tercih edebiliyoruz veya market alışverişlerimizi yine telefonlarımızdaki uygulamalar üzerinden yapmak bizim için vakit kaybını en aza düşürmek anlamına gelebiliyor. Bizden kilometrelerce veya saatlerce uzaktaki bir insan ile çevrim içi uygulamalar sayesinde kolaylıkla iletişim kurabiliyoruz. Günlük yaşantımızı çoğu kez Facebook, Youtube veya Instagram gibi sosyal medya platformlarında paylaşıyoruz. Çoğu kişi haberleri artık gazetelerden okumak veya televizyon kanallarından seyretmek yerine internet üzerinden okumayı tercih edebiliyor. Kısacası, bireylerin hayatlarının dijitalleştiği bir dönem de pazarlama stratejileri de çevrim içi ortama ayak uydurmaya başladı. Bununda en etkili yöntemi ise firmaların kendi ürünlerinin tanıtımını influencer/fenomenlere yaptırarak çeşitli açılar ve hedefler ile geniş kitlelere ulaşabilmesi oldu.
Kaynaklar
Yorumlar kapalı.